5 Ocak 2008 Cumartesi

Popüler Başlıklar: Dinlerarası Diyalog

MESAJI YOLLAYAN KULLANICI YAMTAR:

Nedir Dinler Arası Diyalog?..

Bugünkü "Dinler arası diyalog", bize göre maalesef bir Vatikan projesidir.
Bu projeyi, Vatikan finansa etmektedir. "Hoşgörü" ise bir Vatikan yalanı, bir Vatikan zehridir..

Vatikan'ın "hoşgörüden" anladığı, "Ben senin ülkende Misyonerlik yapacağım; sen beni hoş göreceksin; Filistin'de çocukların kollarını taşla kıracağım, ben Irak'ı işgal edeceğim, ben Kıbrıs'ı Rumlara teslim edeceğim, ben Bosna'da üç yıl boyunca on binlerce insanı katledeceğim,... sen bunları hoş göreceksin, itiraz etmeyeceksin cihattan falan bahsetmeyeceksin...
Kısaca "Dur" dediğim yerde duracak, "Git" dediğim yerde gideceksin... aynen koyun gibi olacaksın... Milli Devlet, milli Ülkü, milli iktidar gibi kavramları bırakacak, vatanı, bir uçtan bir uca "gayri milli" unsurlarla tıka-basa dolduracaksın..
Evet değerli okuyucu, bugünkü siyasi diyalog, budur. Şu anda ismine dinler arası diyalog denilen şey; evet, bir Misyoner faaliyetidir.
Bir diğer ifadeyle Diyalog, Müslümanları Hıristiyanlığa dönüştürme hareketidir..
Hiçbir zaman bir Hıristiyan, bir Musevi Hz. Muhammet'i Peygamber olarak kabul etmedi, ve etmez de.
Özellikle de Hıristiyan aydınlar....
Eğer kabul ederlerse, Hıristiyan kalmazlar.......

MESAJI YOLLAYAN KULLANICI YAMTAR:

Hıristiyanlara İslam Dinini Öğretiyoruz

Diyalogcu kardeşlerimizin ortaya attıkları iddialarından biri de "Biz Hıristiyanlara İslam dinini öğretiyoruz" olmaktadır.
Nerede....
Ahh keşke dedikleri doğru olsaydı, bunu kim istemezdi... Fakat maalesef bu doğru değil...
AB ülkelerinde, Müslüman olmuş Hıristiyanlar yok denecek kadar azdır.
Bu konuda yapılan yayınlar -üzgünüm-, gerçeği pek ifade etmiyor ve dolayısıyla reklamdan öteye geçmiyor.
Görevim icabı, uzun yıllar Avrupa ülkelerinde bulundum. Bana inanmanızı istiyorum. Aklı başında, beyni sağlam içinde insan kalbi taşıyan; Müslüman olmuş herhangi bir Hıristiyan'la karşılaşmadım. Almanya'nın bir şehrinde, bir toplantıda üç kişi (evet sadece üç kişi) tanıdım. Bu insanlar Hıristiyanlıktan ayrılmasına ayrılmışlardı ama; ne var ki Müslüman da olamamışlardı. İslam sarayına dış kabının anahtar deliğinden bakan ve ilahi nizamı oradan tanımaya, anlamaya çalışan bizimkiler(?!); o zavallı insanları da kendilerine benzetmişler ve aynen kendileri gibi yapmışlardı.
Cahil.. Bilgisiz... ilgisiz ve sevgisiz... Bir diğer ifadeyle, kaba-saba ve saldırgan....
Bu konu gündeme geldiğinde biz; gayrimüslimlerin, İslam'ı, sadece şekli ve ismi Müslüman olan insanlardan değil de; İslam dininin kendisinden, onun özünden ve onun sözünden öğrenmelerini istemişizdir.
Evet aynen öyle;
Bu konuda aynanın ve aynaların önemi çok büyük!.
Şu anda mukaddes nizamın vitrininde yer almış olan aynalar(?!) üzülerek ifade ediyorum; mukaddes dinimiz İslam'ı ve onun milli ve manevi değerlerini yansıtmaktan çok uzak, çok...
Kirli ve tozlu.. kapa ve sapa.... kin ve nefret dolu...
Aklının bir parçasını, Kalbinin-duygularının- ise hiç birini.... kullanmıyor.
Böyle bir ayna mı olur....
Olsa ne olur, olmasa ne olur....


MESAJI YOLLAYAN KULLANICI YAMTAR:

Hıristiyanlarla Diyaloga Önem Verenler...

Hıristiyanlarla, diyaloga bu kadar önem veren insanlar, nasıl olur da Müslüman Türk insanı ile, aynı şeyi yapmak için fazla bir gayret göstermezler!..
Doğrusu bunu da anlamıyoruz....
Bu işlere, Türk birliğine ve Türk dirliğine; vatan ve millet bütünlüğüne;
Türk devletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin bekasına.... ve bir başka ifadeyle;
beyinler ve yürekler arası iletişim kurmaya.. ve kısaca "GÖNÜL SEFERBİRLİĞİNE" kendimizden, Türk milletlinin içinden başlamamız gerekmez miydi??...
Bunu ihmal ederek, görmezlikten gelerek ne yapılır, ne kadarı yapılır ve nereye gidilebilinir...
Bir insan ve "ölüm sonraki hayata inanmış" bir Müslüman olarak, sorumluluk alanımıza; önce ailemiz; komşu ve akrabalarımız; milletimiz ve daha sonra da mensup olduğumuz Ümmetimiz ve en sonunda da bütün insanlık girmektedir, değil mi??
Bunları, birinci, ikinci ve.... derecede sorumlu olduklarımızı göz ardı ederek nereye ve nasıl gidebiliriz.. Biran için diyelim ki gittik.... Netice alabilir miyiz??
Barış köprüsüymüş....
Sevsinler...
Bizi biz yapan; bizi bir millet yapan ve bin yıldan beri bir arada tutan ve yaşatan beyinler, gönüller ve niyetler arası köprülerimiz birer birer yıkılırken, siz tutun haritada ismi bulunmayan birtakım devletçiklerle aramıza köprü kuruyoruz deyin. Buna kargalar bile güler, biliyor musunuz...
Küresel barış.... adalarıymış.
Bazı yazar ve çizerler böyle söylüyor ve böyle yazıyorlar. Biz de onları hayret ve dehşet içinde okuyoruz.... "Küresel barış adaları...." Şu söze bir bakar mısınız?... Ne muhteşem bir edebiyattır bu. Altından üstünden; sağından solundan bir şeyler damlıyor... Sizce .ne damlıyor olabilir...
Yakışmıyor... Türk aydınına ve özellikle de Türk Milliyetçisine(!)hiç mi hiç yakışmıyor... Çünkü doğru değil bu.... Neyi kaç kişiyi kaç beyni, kalbi bir araya getirmiş, tanıtmış, tanıştırmış bu adalar, söyler misiniz?...
Her olaya, her bir kavrama altı cepheden bakmayan -bakamayan- insandan Türk aydını özellikle de Türk münevveri olamaz asla!!
Türkiye, birtakım emperyalist devletler tarafından- içinden ve dışından- kuşatılırken siz cinlerin bile haberdar olmadı ülkelere "barış adaları" tesis ettiğinizi ifa ediyorsunuz. Bizim bu ülkelerle herhangi bir düşmanlığımız mı var ki; barış adasına ihtiyaç olsun.. Sizin dostluk ve barış götürdüğünüzü iddia ettiğiniz bu ülkelerin ekseriyeti bizi tanımaz biz de onları... Bize düşman olan, topraklarımızın üstünde ve altında gözü bulunan ülkeler belli. Siz onlardan bahsedin bize. Bizim Laust isimli ülke ile ne işimiz olabilir.. Biraz önce dediğimiz gibi, birbirimizi tanımayız....Onlar bizim, dünyanın neresinde olduğumuzu ve biz de onların evrenin hangi kıtasında yer aldıklarını bilmeyiz...
Bir başka iddia....
Bu okullar vasıtasıyla dünyaya açılıyormuşuz....
Böyle diyenler de var...,
Hangi dünyaya ve nasıl bir dünyaya....
Vatan topraklarında Türk'ü Türk yapan değerler hızla kapanırken, siz tutuyor dünyaya açılmaktan söz ediyorsunuz.... İnsana: "Himmete muhtaç dede, nasıl gayriye himmet ede"demezler mi...
Galiba bu konuda en güzel soruyu, Ülkü Ocakları dergisinin (Şubat 2006) sayısının kapağında, arkadaşlarımız yöneltmişler: "COĞRAFYAMIZ KAN AĞLARKEN HANGİ DİYALOG?!!"

MESAJI YOLLAYAN KULLANICI BORTECINE:

yamtar kardeş
cevabım sana değil
fakat bu fikirlere ancak susarım

MESAJI YOLLAYAN KULLANICI KUR-SAD:

yamtar abey
allah tanışmakta nasip etsin
inşallah
**************
yazarlar okadar önemli değil
*************
birisi yazmış taki yazılanlarda yalan yanlış veya muallakta birşeyler olsun
ki ozaman yazarı kim acaba yı düşünelim.
memleketimizde 40 koldan faaliyetler sürdürülüyor
bizde bu kollardan birine dahiliz.

farkındalık evet ama
neyin farkındayız hayır.

coca cola içerken

atv seyrederken

şu bilgisayarda yazarken (not türk malı olsundiye uğraştım beko aldım ama altında cpu ram cpu fanı üzerinde hep çin malı yazıyor)

el öpmenin el emeğinden evla olduğu elde elden negelir

MESAJI YOLLAYAN KULLANICI AYBARS:

Yamtar dostum yazdıklarını hayretle okudum. Sana sayısız noktada itirazım var. En son söyleyeceğimi en başta diyeceğim, bu ülkede malum, iş yapanlar eleştirilir oysa hiç birşey yapmayanlar doğal olarak hata da yapmadıklarından eleştirilmezler. Elini taşın altına koyup hizmet verenler sence hata bile yapmış olsalar sonuçta ortaya bişeyler koymuşlar.

Gelelim diğer mevzulara. Senin tartışma metodun belden aşağı vurmaktır. Türkiyedeki açlar falan bittimi de türki cumh. ve dünyaya gittiniz lafı bu bağlamdadır. O zaman ne filistin, ne karadağ, ne çeçenistan bizi niye ilgilendirsin? neden onlara maddi-manevi destek veriyoruz ya da vermeliyiz?
Bu yaklaşım artniyetlidir, gerçekleri görmemekte direnmektir. O herbiri heykeli dikilesice öğretmenler elin gavuruna bile istiklal marşı okutuyor, türkiye lobisi kuruyor. Hep sinirlendiğim bir konu 300.000 ermeninin Fransa'da yaptığı lobi faaliyetini 3 milyon Türk Almanya'da yapamıyor diye. İşte bu, örgütlenme eksikliğindendir. Ülkemizde amerikan kolejleri, robert kolejleri gibi bi sürü neidüğü neye hizmet ettiği meçhul(bazılarınca meçhul, bilen bilir) okullardan çıkanlar hep amerikan hayranlığı vs ile yetişip bizi bu "batılılara" esir etmiyorla mı. Galatsaray lisesi vs çok var daha bu örneklerden. hepsi bilinçli oluşumlardır bunların.

İşte bence bu hizmeti veren kardeşlerimizin amaçlarından biri de budur, türk lobiciliğini kurmak, türk sempatisiyle büyüyen o devletin büyük adamlarını yetiştirmk. Tabi bu çok ileri görüşlü ve derin bir amaç herkes anlayamayabilir.

Türklük sempatisinden de öte bu kardeşlerimizin islami tebliğ görevi de var şüphesiz, ya hidayete erdiriyorlar ya da olumsuz islam imajını düzeltiyorlar en azından.

Hiç birşey yapmayan ne "vatanseverler" var yamtar ağa, sözünü onlara sakla. Sen ana-eş kucağını bırakıp gurbette hizmet veren, islamı, türkiyeyi öğreten bu yüce insanlara taş atma. Az insaflı ol, Allah adını duyuran herkes kutsaldır, onları eleştirme, yapabiliyorsan daha iyisini yap, söz değil iş üretin, üretene çamur atmayın. Sözüm sana ve sen gibilere.


MESAJI YOLLAYAN BUGRAHAN:

ZAMAN GAZETESİ 15 NİSAN 2000
Diyalogdan düğüne
Sosyoloji profesörü Hıristiyan Lester Kurtz ile gazeteci Müslüman Meryem Kurtz'un nikahları, Urfa'da İbrahim Camii'nde müftü, haham ve papazın huzurunda kıyıldı.

Lester Kurtz ve Mariam (Meryem) Kurtz, Şanlıurfa'daki Dinlerarası Diyalog Sempozyumu'nun en ilginç konuklarıydı. Biri Teksas'tan yani Amerikalı, diğeri Darussalem yani Tanzanya'dan. Biri beyaz, diğeri ise siyahi. Biri metodist protestan bir ailede büyüyüp Quaker olarak hayatını sürdürüyor, diğeri ise Müslüman. Biri Teksas Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü, diğeri ise gazeteci. Onları bir araya getiren bundan bir yıl önce Prof. Lester Kurtz'un Afrika'da katıldığı bir konferans olmuş. Konferansı bir gazeteci olarak takip eden siyahi gazeteci Meryem, Lester ile uzun bir tartışmaya dalmış ve bir hafta sonra kendilerini evlilik sürecinde bulmuşlar. Amerika'ya yerleşip resmi nikahlarını yapmışlar ve tam bir yıldır dini nikah kıymak için beklemişler. İşte bu bekleyişi nihayet önceki gün Urfa'da İbrahim Camii'nde müftünün huzurunda kıydıkları nikahla nihayete erdirdiler.

Hz. İbrahim'in mekanında

Haham, papapaz ve müftünün huzurunda kendisini kelime–i şehadet getirerek 'hem Hıristiyan, hem de Müslüman' ilan eden ve aynen çifte vatandaşlıkta olduğu gibi çifte dinli olmak istediğini ve Meryem ile evlenerek geçmişinde sahip olduğu Hıristiyan kültürle İslam kültürünü meczetmek istediğini belirten Lester, 'Quaker olduğum için herhangi bir Hıristiyan doktrinine bağlı hissetmiyordum kendimi, dolayısı ile İslamiyet'in güzellikleri ile geçmişimdeki Hıristiyanlıktan kaynaklanan güzellikler arasında bir tezat görmüyorum ve iki dinin güzelliklerini İbrahim Peygamber'in mekanında Musevi dostlarımın da duaları ile Meryem'le birlikte dini nikah kıyarak sürdürmek istiyorum' dedi. Gözleri dolu bir biçimde bu anı beklediğini belirten Meryem ise Lester'in geçen yıl bir ay oruç tuttuğunu, Ramazan boyunca beş vakit namaz kıldığını, birlikte Hıristiyan bayramlarını da kutladıklarını; fakat İslami usullerle nikah kıymayı hep arzuladıklarını vurguladı. Üç dinin duaları ile salavatlar eşliğinde gerçekleşen nikah merasimi, katılımcıları derin ve anlamlı düşüncelere sevk etti.


Hem Hıristiyan hem de Müslüman

Diyaloğun bir başka göstergesi ise Lester ile Meryem'in nikahlarıydı; haham, papaz ve müftünün huzurunda kelime-i şehadet getiren Lester kendisini, 'hem Hıristiyan, hem de Müslüman' ilan etti.


MESAJI YOLLAYAN BEDII:

Selamünaleyküm,

Hayırlı akşamalar,
Ben Selahattin Tekizoğlu
Merhaba dava arkadaşım.
Web sayfaları arasında dolaşırken, güzel sitanizle karşılaştım. Mutlu oldum. Bir nefeste bir çok eseri gözden ve gönülden geçirdim.Müstefit oldum. teşekkür ederim. Bu arada beyin ve gönül mahsülüm olan(Dinler Arası Diyalog)isimli çalışmamla karşılaştım.Bu durum, beni ayrıca mütehassis etti.Bunun için de size ayrıca teşekkür etmek istiyorum.
Bahismevzu yazı, ilk önce"bozkurt.net"(ulkuocagi.net)de intişar etti.daha sonra bir çok sitelere misafir edildi.Galiba şu ana kadar 15-20 bin kişiye ulaştı.Neticeden son derece mennum. Maksat (çok şükür)hasıl oldu. Evet, gayemiz buydu:Bildiklerimizi, gördüklerimizi, düşündüklerimizi daha önemlisi inandıklarımızı Türk insanı ile paylaşmak.Böylece insani ve islam'i görevimizi yerine getirmek.
Yüce HALIKK bu mukaddes yolda-Türk'e hizmet yolunda- bize güç, bize sabır ve bize metanet versin.
Yolunuz ve bahtınız açık olsun, can, kan ve iman kardeşim.
Değerli şahsınıza ve sizin şahsınızda bütün Ülküdaşlarıma selam ve sevgiler ediyorum.
ALLAH(c.c.)'a emanet olunuz.

Selahattin Tekizoğlu

DEVAMI VE TAMAMI>>>




Hiç yorum yok: